Bilginin işlenmemiş haline ne denir ?

Defne

New member
Bilginin İşlenmemiş Haline Ne Denir? — “Veri”yi Hep Birlikte Yeniden Düşünmek

Selam forumdaşlar,

Bugün, içimi kıpır kıpır yapan ama bir o kadar da temel bir soruyla geldim: “Bilginin işlenmemiş haline ne denir?” Çoğumuzun cevabı hazır: veri. Ama gelin bu kelimeyi raftan indirip elimizde evirip çevirelim; kökenini, bugünkü gölgesini ve yarına dair bıraktığı uzun izi beraber izleyelim. Hepimiz farklı yerlerden bakıyoruz: kimimiz stratejik çözümler peşinde, kimimiz insan hikâyelerine tutunuyor. Ben de, aramızda sıcak bir sohbet kurulsun diye bu iki damarı buluşturmak istiyorum.

“Veri” Nedir? Enformasyon, Bilgi, Bilgelik Zinciri

“Veri”, dünyayı ölçtüğümüzde, duyduğumuzda, kaydettiğimizde elimizde kalan ham gerçeklik kırıntılarıdır. Bir termometrenin 28°C okuması, bir kalp atış sensörünün dakikadaki 72 vuruşu, bir çocuğun boyunun 138 cm çıkması… Bunların her biri tek başına veridir.

Peki enformasyon? Veriyi anlamlı bir bağlama yerleştirdiğimizde —örneğin 28°C’nin mevsim normallerinin üstünde olduğunu söylediğimizde— enformasyon olur. Bilgi, bu enformasyonla hareket edebildiğimiz, karar üretebildiğimiz aşamadır. Bilgelik ise tüm bunların üzerine tecrübe, etik ve sezgiyi ekleyen o daha az konuştuğumuz ama en çok ihtiyaç duyduğumuz zirvedir.

Kökenler: Kil Tabletlerden Kod Satırlarına

Verinin hikâyesi, insanın “sayma ve kaydetme” dürtüsüyle başlar. İlk uygarlıklar tahıl ambarlarını sayarken aslında “ham gerçeklik parçası” topluyorlardı. Bu parçalar birikti; kalemler çoğaldı, cetveller uzadı, kâğıtlar doldu. Sonra bilgisayarlar devreye girdi: veri artık yalnızca kalemle yazılmıyor, bitlerle akıyordu.

Bugün elimizdeki telefon, sabah attığımız adımlardan gece uyku döngümüze kadar gündelik hayatı veriye çeviriyor. İlginç olan şu: Teknoloji büyüdükçe veri de büyüyor; ama aynı anda hamlığını koruma güdümüz de artıyor. Çünkü biliyoruz ki işlenmemiş veri, önyargı ile yoğrulmadan önceki “ilk ses”tir.

Günümüzde Veri: Pratik Zeka ve İnsan Merkezli Bakışın Kesişimi

Burada iki yaklaşımı yan yana getirelim.

Stratejik ve çözüm odaklı bakış genellikle şunu sorar: “Bu veriyle hangi problemi çözerim?” Proje planı, KPI, A/B testleri, optimizasyon… Bu dil, veriye bir araç gibi yaklaşır; düzenler, modeller, ölçer.

Empati ve toplumsal bağ odaklı bakış ise “Bu verinin arkasında kimler var, bu ölçüm kimin hayatını nasıl etkiler?” diye sorar. Veri, bir insan hikâyesi olarak görülür: sağlık verisi, öğrencinin sınav kaygısı, bir mahallenin gürültü haritası…

Gerçek güç, bu iki kanalı aynı anda açtığımızda doğuyor. Strateji, empatiye yaslandığında anlam, empati stratejiyle buluştuğunda etki kazanıyor.

Beklenmedik Alanlarda Ham Veri: Mutfak, Müzik, Spor, Arkeoloji

Konuya bir de alışılmadık pencerelerden bakalım:

- Mutfak: Tarifler önce “veri”dir: 200 g un, 3 yumurta, 1 çay kaşığı tuz. Bu rakamlar bir araya gelince enformasyona, fırından çıkınca bilgiye dönüşür. “Annemin ölçüsü göz kararıydı” dediğimizde, işte orada bilgelik başlar.

- Müzik: Metronomda 120 BPM ve notalar ham veridir. Düzenlendiğinde beste olur (enformasyon), icra edildiğinde yorum (bilgi), kalbimize kazındığında kültürel miras (bilgelik).

- Spor: Takımın koşu mesafesi, isabet yüzdesi, VO2 max… Hepsi veri. Oyun planına girdiğinde enformasyon, sahadaki anlık kararlarla bilgi, takım kimliğiyle bilgelik.

- Arkeoloji: Kazıda çıkan çömlek parçaları veridir. Katman, tarih ve bağlam bulduğunda enformasyona; uygarlık öyküsünü anlattığında bilgiye; bizi bugüne dair alçakgönüllü kıldığında bilgelik düzeyine ulaşır.

Veri, her alanda ham malzemedir; onu yoğuran, bağlam ve ilişkilendirmedir.

Riskler: Yanlılık, Mahremiyet ve “Ne Ölçüyorsan O’sun” Tuzağı

Ham veri masum gibi görünür, ama toplanma biçimi masum olmayabilir. Hangi soruyu sorduğumuz, kimi ölçtüğümüz, kimi dışarıda bıraktığımız; verinin geleceğini belirler. “Ölçtüğün şey olursun” tehlikesi de burada: Yalnızca kolay ölçülebileni ölçersek, zor ölçülen ama değerli olanı (güven, mutluluk, adalet) ihmal ederiz.

Mahremiyet ise ayrı bir eşik: Ham veri yanlış ellere geçtiğinde kimlik, sağlık, ekonomik güvenlik gibi alanları zedeleyebilir. Bu yüzden veri işleme, yalnızca mühendislik değil aynı zamanda etik bir faaliyettir.

Geleceğin Potansiyeli: Kişisel Veri Kooperatifleri, Açık Bilim ve Anlam Mühendisliği

Yarınlarda veriye dair üç güçlü eğilim görüyorum:

1. Kişisel Veri Kooperatifleri: Bireyler kendi verilerini birlikte yönettikleri, şartları kendilerinin belirlediği yapılar kuracaklar. Ham veri paylaşılırken “amaç, süre, şeffaflık” ilkeleri toplulukça çizilecek.

2. Açık Bilim ve Vatandaş Bilimi: Gönüllü topluluklar iklim, sağlık, şehircilik gibi alanlarda ham veri toplayıp açık protokollerle paylaşacak. Sonuç: Bilgi üretimi hızlanırken güven artacak.

3. Anlam Mühendisliği: Sıradaki büyük adım, veri işlemeyi yalnızca “hesaplama” değil “anlam kurma” problemi olarak ele almak. Dil modelleri, duygu analizi, nedensellik çıkarımı… Ham veri “anlam haritaları”na dönüşecek.

Strateji ile Empatinin Dansı: İki Bakış, Tek Zemin

Stratejik zihin şöyle der: “Ham veri olmadan doğru karar olmaz; önce veri kalitesini artır, sonra modeli kur.” Empati odaklı zihin ise ekler: “Bu karar kimin hayatına değecek? Veriyi kim verdi, karşılığında ne aldı? Sürecin neresinde adalet var?”

İdeal olan, bu iki sorunun aynı masada konuşulması. Çünkü yalnız strateji, insanı unutur; yalnız empati, sistemi ihmal eder. Birlikte olduklarında yaşayan kararlar üretirler.

Forumun Zihin Egzersizleri: Hep Birlikte Düşünelim

- Ham veriyi “kirletmeden” anlamlandırmanın etik standardı ne olmalı?

- Ölçemediğimizi nasıl görünür kılarız? (Güven, aidiyet, kaygı…)

- Bir mahalle, kendi sensör ağını kursa ve veriyi kooperatif mantığıyla yönetse, şehir planlaması nasıl değişirdi?

- Eğitimde ham veriye (katılım, merak, deneme sayısı) bakarak daha adil değerlendirme yapılabilir mi?

- Sağlıkta, kişinin kendi verisini rızaya dayalı ve denetlenebilir biçimde paylaşması karşılığında hem tedavi hem de araştırma nasıl hızlanır?

Günlük Hayatta Uygulama: Küçük Adımlar, Büyük Yansımalar

- Veri günlüğü tutun: Ne topladığınızı, neden topladığınızı, ne kadar süre sakladığınızı yazın.

- Bağlam notu ekleyin: “Bu sayı ne anlatmıyor?” diye kendinize sorun.

- Toplulukla paylaşın: Mahallenizde gürültü, hava kalitesi, ulaşım süreleri gibi basit verileri birlikte toplayın; sonuçları konuşun.

- Etik kontrol listesi: Rıza, amaç, süre, silme hakkı, anonimleştirme… Her veri akışında kontrol edin.

Son Söz: Hamdan Anlama, Anlamdan Bilgeliğe

Sorunun kısa cevabı basit: Bilginin işlenmemiş hâli “veri”dir.

Ama uzun cevabı, hepimizin hikâyesine yayılıyor. Veri, tek başına ne iyi ne kötü; o, bizim ona verdiğimiz bağlam kadar kıymetli. Strateji, veriyi hareket ettirir; empati, veriyi insanlaştırır. İkisi birleştiğinde verinin içinden yalnızca kararlar değil, değerler çıkar.

Şimdi söz sizde forumdaşlar:

- Sizce verinin hamlığını koruyarak onu adil ve faydalı kılmanın en iyi yolu nedir?

- Hangi alanlarda “ölçemediğimiz için ihmal ettiğimiz” gerçekler var?

- Kendi hayatınızda veriyi bilgiye, bilgiyi bilgelikle yoğurduğunuz bir anı paylaşır mısınız?

Hadi bu başlığı, sadece bir tanım arayışından çıkarıp ortak bir anlam atölyesine çevirelim. Çünkü verinin değerini, en iyi onu birlikte yoğururken anlarız.