Yaş sürekli mi kesikli mi ?

Arda

New member
Yaş Sürekli mi, Kesikli mi? Zamanın Nabzında Bir Hikâye

Bir akşamüstüydü. Kafenin cam kenarında oturmuş, önümdeki kahvenin buharını izliyordum. Yan masada iki kişi hararetli bir tartışmaya girmişti:

Biri “Yaş dediğin süreklidir; akarken fark etmezsin,” diyordu.

Diğeri ise “Hayır, kesiklidir. İnsan yaşarken değil, yaşadığını anladığı anlarda büyür,” diye karşılık veriyordu.

Bu sözler zihnime çakılıp kaldı. Çünkü hayatın kendisi, bu iki kavramın arasındaki o ince çizgide gidip gelmiyor muydu zaten?

---

1. Hikâyenin Başlangıcı: Zamanın İkiye Bölündüğü Gün

O tartışmadan birkaç hafta sonra, küçük bir kasabada yaşayan çocukluk arkadaşlarım Elif ve Kerem’in yanına gittim.

Elif bir tarih öğretmeniydi; insan hikâyelerini anlamadan hiçbir dönemin kavranamayacağını söylerdi.

Kerem ise bir mühendis; onun için her şeyin bir ölçüsü, formülü vardı.

Bir akşam, deniz kıyısında otururken konu yine “yaş” meselesine geldi.

Kerem, elindeki deniz taşını suya attı ve dedi ki:

“Yaş süreklidir. Zaman, matematikteki reel sayı gibidir. Arada boşluk yoktur.”

Elif gülümsedi:

“Peki o zaman, neden bazı anlar bir ömür sürüyor da bazı yılları hiç hatırlamıyoruz? O boşluklar ne Kerem?”

Bu küçük konuşma, aralarındaki tartışmayı alevlendirdi. Ben sadece dinliyordum ama o gece fark ettim: yaş dediğimiz şey, aslında iki farklı insanlık anlayışının kavgasıydı.

---

2. Kerem’in Dünyası: Sürekliliğin Güvenli Haritası

Kerem için yaşam, bir sistemdi.

Ona göre insan sürekli öğrenir, sürekli değişir; ama bu değişim bir akışın içindedir. Tıpkı termodinamiğin süreklilik yasaları gibi, yaş da “kesintisiz bir enerji dönüşümüydü.”

“Biyolojik olarak bile yaş sürekli,” diyordu. “Hücrelerimiz her saniye bölünüyor, DNA’mız çalışıyor. Hayat duraksamıyor.”

Kerem’in bu düşüncesi, erkeklerin genelde benimsediği stratejik ve rasyonel bir yaklaşıma benziyordu: düzen aramak, kaosu formüle etmek.

Ama Elif ona bakıp başını salladı:

“Kerem, her şey akıyor diyorsun, peki o zaman neden bazı anlar ‘dönüm noktası’ diye anılır? Eğer her şey aynı hızda akıyorsa, neden bazı zamanlar diğerlerinden daha çok iz bırakıyor?”

O an sessizlik oldu. Çünkü Elif’in sorusu, sadece bir romantik bakış değil, aynı zamanda derin bir tarihsel gözlemdi.

---

3. Elif’in Hikâyesi: Kesikli Yaşların Sessiz Anlamı

Elif bir gün sınıfta öğrencilerine demişti ki:

“Tarih, sürekli bir zaman çizgisi değildir; kırılmalarla, devrimlerle, dönüşümlerle dolar.”

Bu sözü bana da söylemişti ve o günden beri aklımdan çıkmamıştı.

Elif’e göre yaş da tarihe benziyordu — uzun süre sıradan bir akış içinde geçer, ama sonra bir olay olur ve hayat ikiye bölünür: öncesi ve sonrası.

Babasının ölümünden sonra, onun için zaman başka türlü akmaya başlamıştı.

“Ben o gün anladım,” demişti, “zaman bazen kesiliyor. Sonra yeniden başlıyor, ama aynı yerden değil.”

Elif’in bu bakışı, kadınların genellikle benimsediği ilişkisel ve empatik bir algıya dayanıyordu; yaş, bir matematik değil, bir hatıraydı.

---

4. Geçmişle Geleceğin Kavşağında: Süreklilik mi, Yeniden Başlamak mı?

O gece uzun uzun konuştuk.

Kerem, fizik yasalarından örnekler verirken Elif, insanlık tarihinden devrimleri anlattı.

Ben ise dinlerken şunu fark ettim: Herkes haklıydı, ama eksikti.

Süreklilik, hayatın mekanizmasıydı; kesiklik ise anlamıydı.

Tarih de böyleydi: Roma İmparatorluğu yıkıldı ama insanlık sona ermedi; yeni bir çağ başladı.

Tıpkı bireylerin hayatında da olduğu gibi: bir işten ayrılmak, birini kaybetmek, birine âşık olmak… Hepsi bir “zaman kesintisi” yaratır.

Ama bu kesintiler olmasa, akışın kendisinin farkına varabilir miydik?

Bu noktada, tartışma bir düşünce deneyine dönüştü:

Yaş sürekli olsaydı, farkındalık mümkün olur muydu?

Kesikli olsaydı, sürekliliğin anlamı kalır mıydı?

---

5. Günümüzden Bir Bakış: Dijital Zamanın Parçalanan Yaşları

Modern çağda bu tartışma daha da karmaşık hale geldi.

Artık yaş, biyolojik değil; dijital bir süreklilik içinde akıyor. Sosyal medya akışları, çevrim içi kimlikler, veriler… Hepsi bir “kesintisiz zaman” yanılsaması yaratıyor.

Ama ironik bir şekilde, bu kadar süreklilik içinde kendimizi hiç olmadığımız kadar “parçalanmış” hissediyoruz.

Psikolog Sherry Turkle’ın (Alone Together, 2011) araştırmaları, dijital çağda bireylerin kimliklerinin mikro anlarda yeniden şekillendiğini gösteriyor.

Bu da demek oluyor ki, yaşamın sürekliliği içinde bile zihinsel “kesiklik” kaçınılmaz hale gelmiş.

Belki de artık yaş, hem sürekli hem kesikli — tıpkı bir video akışı gibi: saniyede 24 kare, ama gözümüz onu akış olarak algılıyor.

---

6. Forumda Tartışma Başlasın: Zamanın Tarafını Seçmek

Bu hikâyeyi paylaştıktan sonra sizlere sormak istiyorum:

- Sizce yaş, bir nehir gibi akıyor mu, yoksa kırık aynalar gibi parça parça mı ilerliyor?

- Hayatınızdaki hangi an “kesik” yarattı ve sizi yeniden başlattı?

- Sürekli yaşamak mı daha zor, yoksa yeniden başlamayı öğrenmek mi?

Her bir cevap, bu tartışmanın farklı bir yönünü açacaktır. Belki de Kerem’in dediği gibi “yaş akışkan bir süreklilik”, belki de Elif’in inandığı gibi “anlarda yeniden doğmak”.

Ama kesin olan şu: Yaş, sadece yılların toplamı değil; farkına vardığımız anların toplamıdır.

---

7. Sonuç: Yaşamın Nabzı — Aralıksız Akan, Ama Bazen Duran

Gece deniz kıyısından ayrılırken Kerem hâlâ düşünüyordu.

“Elif haklı olabilir,” dedi sonunda, “belki sürekliliğin içinde bile kesiklikler vardır.”

Elif ise gülümsedi: “Ve o kesiklikler, bizi insan yapar.”

O an fark ettim ki; yaş ne tamamen akıcı, ne tamamen parçalı.

O, nefes gibidir: alırız, veririz — arada bir dururuz.

Ama her seferinde yeniden başlarız.

---

Kaynakça:

- Sherry Turkle, Alone Together: Why We Expect More from Technology and Less from Each Other, Basic Books, 2011.

- Henri Bergson, Zaman ve Özgür İrade, 1907 (Türkçe Çeviri: 1998).

- Norbert Elias, Zaman Üzerine, 1992.

- Paul Ricoeur, Zaman ve Anlatı, 1984.